Mevlana Haftası
“Ben dostlarımı ruhumla severim”
11-17 Aralık tarihleri Mevlana Haftası olarak anılmakta. Her yıl olduğu gibi bu yıl da hafta boyunca türlü etkinlikler yapılacak ve Mevlana’dan bahsedilecek.
Bu programlarla Mevlana’nın kim olduğunu ve ne demek istediğini ne kadar anlayabileceğiz acaba? Biz onu anlamak yerine, ne yazık ki, onu popülist yaklaşımlarımızın aksesuarı ve folklorik hayatımızın bir ögesi haline getirdik.
Aslında o, değme filozoflardan daha derinlikli bir düşünce yapısına sahip olmasına rağmen asla bir filozof değildi. En girift anlamları çok sade şekilde dizelerinde akıtan biri olmasına rağmen asla bir şair değildi. İyi düşünen ve düşündüklerini çok kolay söyleyen biri olmasına rağmen asla bir “düşünür” de değildi. O iyi bir İslam âlimiydi.
Biz bu tartışmaları işin uzmanlarına terk ederek sözü, sözün ustasına bırakalım. Mevlana’nın hayata dair sözlerini birlikte okuyalım.
Mevlana’nın hayata dair sözleri
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum;
ışığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim;
karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.
Zamanı öğrendim;
yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…
İnsanı öğrendim,
sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanın içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim,
sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin, güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.
İnsan tenini öğrendim,
sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun, aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim…
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevremi
aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim,
sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça bölüşmenin,
bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
Gitmeyi öğrendim,
sonra dayanamayıp dönmeyi…
daha sonra da kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün, kalabalıklara karşı olması gerektiğini anladım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken
günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra kararında acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının
hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya…
Kalp durur…
Akıl unutur…
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur…